Aegon Olarak Sürekli Büyümek ile Meşgulüz
İzmir’de gerçekleşen Aegon Atölye 2022’de Aegon Genel Müdür Yardımcısı Alper Oturaklı ile yazarlarımızdan Gökçe Fatma Akpınar keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
İzmir’de gerçekleşen Aegon Atölye 2022’de Aegon Genel Müdür Yardımcısı Alper Oturaklı ile yazarlarımızdan Gökçe Fatma Akpınar keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Yayınlanma Tarihi : 22 Mart 2022
Aslında on üç yıl önce Ankara Emeklilik’i satın alarak Aegon Emeklilik olarak faaliyete başladık. Aegon şirketimizin ana sermayedarı Hollanda’da kurulu yaklaşık iki yüz yıla yakın tarihçesi olan ve dünyanın da beşinci büyük sigorta grubu. O günden bugüne biz sürekli büyümek ile meşgulüz. On üç yıl önce Aegon bünyesine katıldığımda şirkette toplam yüz elli kişi kadardık. Şu an ise neredeyse bin beş yüz sınırına dayandık. Ana sermayedarımız Türkiye’nin potansiyelinin çok yüksek olduğunu görüyor. Biz Türkler bazen sorunlara çok takılı kalıyor, güncel problemler hayatımızı gerçekten zorlaştırdığı için çok uğraşıyoruz. Ama Türkiye’deki potansiyeli özellikle genç nüfusu, çalışan kesiminin iyi eğitimli olmasını handikap olarak görüyoruz. Tam tersine bunlar büyük bir avantaj. O nedenle yabancı sermayedarlar da Türkiye’de yatırım yapmak istiyorlar. Biz de büyümeye devam ediyoruz. Türkiye’de hali hazırda ekonomik kriz olmasına ve birçok şirketin herhangi bir işe alım yapmamasına rağmen biz işe alımlarımızı arttırdık. Geçtiğimiz sene 200 – 250 yeni çalışma arkadaşlarımız, pırıl pırıl gençler aramıza katıldı. Bu sene de en az 200 – 250 kişiye istihdam sağlamayı planlıyoruz. Ve bunu Türkiye’nin her yerinde yapıyoruz. Artık Covid-19’dan sonra ofis kavramı da ortadan kalktı. Böyle olunca buraya büro açacağız diye bir şey söyleyemiyoruz. İl temsilciliği ile büyüyoruz. Bugün bizim Kütahya’da ofisimiz yok ama pırıl pırıl on arkadaşımız Kütahya’da çalışıyor. Uşak ‘da ofisimiz yok ama on arkadaşımız Uşak’ta çalışıyor. Ofisler ile bağlı kalmadığımızdan dijital çalışma ortamımız olduğundan tabletler üzerinden her yerde satış yapabildiğimizden gençleri de istihdam ettiğimizde her yerde istihdam sağlama şansına sahip oluyoruz. Bu yılda da büyüme hedeflerimizde yaklaşık 250 -300 kişi kadar büyüyeceğiz. Türkiye’nin her yerinde büyüyeceğiz.
Aslında bu sorun yeni değil. Yaklaşık yirmi altı yıldır bu sektördeyim. Sigortacılık mezunlarının sektörle bir barışıklığı olmaması eski bir hikâye. Ama ben bu hikâyenin iki yönü olduğunu düşünüyorum. Bir sigorta şirketleri sektör mezunlarını istihdam edebilmek için belirli çalışmaları yapmakla yükümlü ve zorunlu onları çekmek açısından. Fakat diğer tarafta bu problemin aslında bir fırsat yönü var. Aslında biz sektör mezunları dışında farklı mezunları istihdama katarak farklı çalışan, farklı gözle bakan insanlarında sigortacılığa ilgi duymasını sağlayan bir kültür çeşitliliği yaratıyoruz. Mezun düzeyimize baktığımızda işletme, iktisadi idari bilimler fakülteleri var, mühendislik kökenli arkadaşlarımız var, endüstri mühendisleri son dönemde çok fazla sektörde, sigortacılık ağırlıklı bölümler var. Bütün bunlara baktığımızda aslında bir ortak akıl ve payda oluştururken farklı bakış açılarını da görme şansına sahip oluyoruz. Ben bir hukukçu olarak bir disiplin olarak bir konuya baktığımda hukuki yaklaşıyorum. Ben başka bir bölümden mezun genç bir arkadaşımla sohbet ederken onun bir soruna bakış açısından çok fazla şey öğrenebiliyorum. Bu açıdan da farklı sektörlerden, disiplinlerden, eğitim ve kültür yapılarından insanların sektöre katılması sektörün gelişimi için lokomotif olacağını düşünüyorum.
Ama öbür taraftan da evet teknik personel eksikliğimiz var. Biz bu eksikliğimiz de kendi eğitimlerimizle ortan kaldırmaya çalışıyoruz. Ve biz okul olmayı hedefleyen bir şirket olarak yola çıktık. Çok geniş bir eğitim ve hazırlık ekibi kadromuz var. Örneğin ilk başlangıçta bizim için işe alım ve eğitim sadece ilk birkaç haftalık eğitim ile ortadan kalkmıyor. İlk işe başladığınızda iş görüşmelerinden sonra üç haftalık bir eğitime tabi kılınıyor. Ve buradan sonra arkadaşlarımızı hazırlık ekiplerine emanet ediyoruz. Üç ay boyunca hazırlık ekiplerinde kendileri gibi daha bu işe yeni başlamış insanlarla ve metodoloji olarak kendilerini yetiştirebilecek hocalar ile bir araya gelerek hem satış işini hem sigortacılığı hem de şirketi yakından tanımaya bir anlamda hak sahibi oluyorlar. Dört aylık sürecin sonunda ekiplere katılıyorlar. Ve orada da eğitim bitmiyor. Bir seneleri neredeyse sürekli eğitimde geçiyor. Böyle olunca hem sigortacılık eğitiminden gelen insanlar hem de farklı yapılardan gelen insanlar bir arada bir potada eriyor ve Aegon kültürünü oluşturuyor. Bu da bizim aslında en büyük avantajımız. Dezavantajı avantaja çevirebiliyoruz diyebilirim.
Bizim yaş ortalamamız çok genç. Yaş ortalamasına baktığımızda 25 – 26 olarak görüyoruz. Elli yaş üstü çalışan kişi sayısı bin iki yüz elli kişilik şirkette yirmi ya da otuz. Böyle olunca da genç istihdam oranımız çok yüksek. Örneğin biz bin beş yüz kişilik bir şirketiz, iki yüz elli ila üç yüz kişisi genel müdürlükte ama geride kalan %80’i satış ekibinden oluşuyor. Ve bu satış ekibimiz, yöneticilerimiz dahil olmak üzere yaş ortalaması otuzlu yaşlara daha varmıyor. Böyle olunca yaş ortalamasının %75 – %80 gibi bir oranı yirmi beş ile otuz yaşlar arasında olduğunu söyleyebilirim.
Şirketler tecrübe, yeni mezunlar çok hızlı yükselmek istiyor. Biz buna şöyle bir çözüm buluyoruz. Gerçekten büyüyen bir şirkette çok fazla yöneticiye ihtiyacımız oluyor. Bizim yöneticiler için de ayrı eğitim programlarımız var. Ve genellikle genç yaştaki insanları yönetici olarak seçiyoruz. Çünkü genç nesil ile genç nesil anlaşıyor. Yirmi, yirmi beş yaş ortalamada olan bir satış ekibinin başına siz elli yaşında bir yönetici koyarsanız burada hem eğitim hem de kültür çatışması ortaya çıkıyor. O açıdan bakabilmek için de gençlere yöneticilik vasfı, hızlı kariyer yolunda ilerleme vasfı ve iyi para kazanma fırsatı verebilmek açısından Aegon’un avantajlı olduğunu düşünüyorum.
Aslında tavsiye kelimesi bile biraz yeni nesli itiyor. Yol göstermek açısından şunları söyleyebilirim. Bir kere ben şu anda bu kafa yapısı ile üniversite çağlarında olsaydım iki tane şeyi çok farklı yapardım. Birincisi üniversitede okurken daha araştırıcı olurdum. Özellikle yaz stajlarını çok iyi değerlendirirdim. Eğer bir sektörü hedefliyorsanız ya da çalıştığınız sektöre karar vermediyseniz yaz stajlarında; bir yıl bankacılık düşünüyorsanız bankacılıkta, ikinci yıl sigortacılıkta, üçüncü yıl finansta ya da lastik üretiminde ya da başka bir fabrikasyon değil de genel müdürlükte, eğer muhasebe düşünüyorsanız muhasebe bölümünde, ya da serbest mali müşavirin yanına mutlaka on – on beş günü geçirirdim. Ben nereye uygunum, nereyi istiyorum daha fazla görmeye çalışırdım. Türkiye’de teorik eğitimizi çok iyi. Ama pratiğe dönüştürme oranımız çok düşük. Öyle olunca da biz bu tip organizasyonları ve üniversite tarafını çok önemsememizin nedeni bizim üniversite teoriğini pratikte bir araya getirebilmek. Gençlere naçizane bunu çok iyi yapmalarını tavsiye ederim. İkincisi de en az bir yabancı dili konuşabilecek ve kendini ifade edebilecek kadar öğrenmelerini tavsiye ederdim. İlla üniversitede ya da lisede yabancı dil okutan bir okuldan mezun olmanıza gerek yok. Artık teknoloji o kadar gelişti ki
Youtube’da video izleyerek, internette ücretsiz derslere katılarak da hedeflediğiniz dili akıcı bir biçimde öğrenmek mümkün.
İlk beklentimiz gençleri anlayabilmek. Çünkü hem müşteri de hem de çalışanlarımızda hedef kitlemiz gençler. Gençlerin gelecekten ne beklediğini anlayabilmek ve ona göre bir yapı kurabilmek. İkincisi de iş olanaklarımızı gençlere tanıtabilmek. Ve onların arasından gönüllü olanları istihdam ederek aramıza katabilmek. Bizim yaklaşık üç yıl önce İzmir’de gerçekleştirdiğimiz Aegon Atölye’den hali hazırda aramızda olan onu aşkın arkadaşımız var. Hatta birçoğu yöneticilik pozisyonuna hazırlanıyor. Onlar ile yaptığımız atölyeden çok verimli sonuçlar aldık. Bizde çok öğrenip elimizdeki tecrübeleri onlara aktarabilme fırsatı bulduk.
MERYEM USTAOĞLU
14 Temmuz 2022 at 16:26Güzel bir etkinlikti.
Emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Alper Bey çok ilgili ve yenilikçi biriydi.
Hoş sohbetiyle gençlere ilham oldu.