Pandemi ile Birlikte Bize Olan Talep Arttı

Aegon Genel Müdür Yardımcısı Alper Oturaklı ile yazarlarımızdan Gökçe Fatma Akpınar sigorta sektörünün bugünü ve geleceği üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.

Pandemi ile Birlikte Bize Olan Talep Arttı

Yayınlanma Tarihi : 28 Mart 2022

İkinci Dünya Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı görmüş Avrupalılarda hayat, emeklilik ve sağlık sigortalarına daha yüksek bir talep var. Ama Türkiye’de hayat ve sağlık sigortalarında çok büyük bir talep yok. Daha doğrusu Türkiye de zorunlu olmayan hiçbir şeye talep yok. Aegon olarak hayat ve sağlık sigortalarını Türkiye’de arttırmaya yönelik ne tarz planlarınız var?

Aslında yaptığınız tespit çok doğru. Hatırlanacak kadar yakın dönemde zorluklar yaşamış, acılar yaşamış uluslarda biraz daha temkinli olmak var. Aslında biz belki de en fazla savaş görmüş, en fazla zorluk görmüş, ulusuz ama bizim belki inanışımızdan belki Akdeniz kanı taşımamızdan bir adam sendecilik ve biraz hızlı unutma var. Bir de bu hayat, emeklilik ve sağlık sigortaları para biriktirmeye ve belli bir miktarı bütçemizden ayırmaya yönelik olduğu için disiplin olayı söz konusu olacağından biraz da disipline karşı bizim yaklaşımımız da soğukluk var. Öyle olunca hayat ve sağlık ve emeklilikle ilgili aslında baktığınızda Avrupa’da kendileri ihtiyaçlarını ortaya koyarken bir ihtiyaç bilinci var. Burada ilk önce bir satış temsilcimiz, finansal güvence danışmanımız, müşteri adayıyla görüşmeye gittiğinde ilk önce ihtiyacı analiz etmesi ve o ihtiyacın gerçekten var olduğu konusunda müşteri adayıyla hemfikir olması ve onun bir anlamda düşüncelerini değiştirmesi gerekiyor. Yani aslında ilk odaya girdiği andan itibaren karşısındaki kişi hayata, bireysel emekliye ve sağlık sigortasına para ayırma noktasında bir inanç sahibi değil. Böyle olunca da ilk önce o inancın yaratılması gerekiyor.

Bugün gibi hatırlıyorum. 8 Temmuz 1996 yılında sektöre adımı attım. O günlerde bizim Commercial Union adıyla anılan, daha sonra Aviva olan şirkette ilk finansal güvence danışmanı olarak göreve başlamıştım. O günlerde İngilizlerin bize söylediği; Türkiye’de hayat sigortacılığı patlayacak. Benim sektörde 1996’dan bu yana baktığımızda 25 yılım bitmiş, hala sektör patlayacak. Ama böyle bir patlamayı beklemek de çok doğru değil bence.

1996 yılında Commercial Union Türkiye’de işe başladığımızda aynı zamanda Commercial Union Polonya’ya da yatırım yapmıştı. Ama Polonya’da bireysel emeklilik tarzındaki hayat birikimi sigortalarını zorunlu hale getirmişlerdi. Biz ülkeler arasında yarışıyorduk. Biz ayda 4 tane 5 tane satıyorduk kişi başı onlar 4 5 bin tane satıyordu. Kuyruk olmuştu. Çünkü Polonya yeni sosyalist ülke kavramından çıkmıştı. Liberal bir ekonomiye doğru gidiyordu. Halkın aslında hiç SGK anlamında devlet teşviki almayacağı ortaya çıkmıştı. Bütün bunlar halkın emekliliğe, hayata ve sağlığa yönelmesine yol açmıştı. Türkiye’de devlete de biraz güven var. SGK’nız var. Oradan gelecek bir sağlık sigortanız var. Niye buna para ayırasınız? Bütün bunları baktığımızda evet işimiz zor. Ama yaklaşık 13 yıl önce Ankara Emekliliği Aegon’nun satın almasıyla birlikte burada yatırıma başladık. Ve dedik ki iki tane üç tane şeyi çok doğru yapmamız lazım. Bir gerçekten kaliteli işgücünü işe almamız gerekiyor. İkincisi, onları çok iyi eğitmemiz gerekiyor. Üçüncüsü, onları çok iyi denetlememiz gerekiyor.

Yabancıların deyişiyle bir “Best Advice” kavramı var. Siz müşteri olun. Ben Finansal Güvence Danışma olarak size gittiğimde. Ben tablet üzerindeki bir programla size özel programla birtakım sorular sorarak, sizin gelirinizi ve gideriniz öğrenerek, ihtiyaçlarınızı belirleyip, bizim portföyümüzdeki hangi ürüne ne kadar yatırırsanız ne kadar geleceğiniz de açığınızın kapanabileceğini ortaya koyuyoruz.

Biz yaklaşık 6 7 yıldır full digital bir şirketiz yabancıların deyimiyle. Tamamıyla tablet üzerinden satış yapıyoruz, hiç kâğıt kullanmıyoruz. Size geliyoruz. 20 dakikalık bir görüşme gerçekleştiriyoruz. Eğer sağlık durumunuz da kabul edilebilir bir durumdaysa SMS ile size bir şifre gönderiyoruz. Kredi kartına tüm çekimleri yapıyoruz, 3D Secure olmak kaydıyla. Ondan sonra daha bizim Finansal Güvence Danışmanımız ofisinizden ayrılmadan e-posta yolu ile size poliçeniz gidiyor. Bunu Türkiye’de yapan tek sigorta şirketi biziz. Bizim o yirmi dakikalık görüşmede en iyi tavsiye sunmamızdaki en önemli ölçüt sizin ihtiyacınızı size algılatabilmek. Biz zaten ihtiyacınız olduğunu biliyoruz. Ama o ihtiyacı olduğunu o oraya girene kadar siz bilmiyorsunuz.

Bizim konular biraz tatsız. Yani ölümden bahsediyoruz ki ölüm düşünmek ister. Sakat kalmadan bahsediyoruz. Kim sakat kalmaya düşmek ister. Kanserden bahsediyoruz. Kalp krizinden bahsediyoruz. Son dönemde Covid-19 ile, bir musibet, bin nasihatten iyidir, halkın hayat sigortasına ilgisi çok arttı. Çünkü Covid-19’u diğer sigortalar ödemez iken hayat sigortası Türkiye’de zorunlu olarak ödüyor. Bu gerçekten çok önemli bir şey. Böyle olunca da kulaktan kulağıa aslında çok büyük bir pazarlama oldu ve biz Covid -19 döneminde ne yazık ülkemizin ekonomisi de çok iyi durumda değilken biz son 12 13 yılın rekorlarını kırdık. Son üç yıldır, iki yıldır, Covid -19 olalı beri bundan hiç hoşnut değiliz onu da söyleyeyim, inşallah Covid -19’da en kısa sürede atlatırız.

Gerçekten biz rekorlar kırıyoruz. Daha hızlı satıyoruz, daha çabuk satıyoruz. Yani ikinci, üçüncü ürünü satıyoruz kişilere. Biz etkiyi biraz da artırabilmek için dramatize edip Covid -19’u kullanmak yerine iyi eğitimli insanları alıyoruz. Daha da iyi eğitiyoruz. Onları daha iyi hazırlıyoruz. Onları bir de kontrol ediyoruz.

Çünkü “Best Advice” kavramı biraz netameli bir kavram. Kime göre en iyi tavsiye? Müşteriye göre mi satıcıya göre mi? Çünkü satıcı her zaman komisyonu en yüksek ürünü satmak ister. Komisyonu en yüksek ürün X ise ben size geldiğimde sizin ihtiyacınız Y ise o da komisyonu düşük bir ürün ise benim içimden size X ürünün satmak gelir. Ama biz yaptığımız iç kontrollerde, satış denetimlerinde bunları da tablet üzerine elektronik ortamda çok rahat denetleyebildiğimiz içindir ki bizim satış temsilcilerimiz hem iyi eğitimli, aynı zamanda üniversite mezunu hem de böyle sıkı denetlenen kişiler olduğunda da en iyi tavsiye müşteriye göre ayarlıyorlar. Bu da dolayısıyla müşteri memnuniyetini çok arttırıyor.

Bir de bu işin fon birikim yönü var. Gerçekten çok iyi satabilirsiniz, ihtiyacı çok iyi ortaya koyabilirsiniz. Müşteriyi iyi çok iyi ikna edebilirsiniz ama günün sonunda müşteri iyi kazandığını görmüyorsa ve Türkiye’de birçok yatırım enstrümanı var. Onların üstünde bir kazanç sağlayamıyorsanız müşteri sizi bir iki yıl sonra terk edecektir. İşte bu noktada da bizim fon yönetimimiz de çok iyi. Yani birikimli hayatlarımızın getiri değerleri gerçekten çok iyi.

Ben kendimden bir örnek vereyim. Bundan yaklaşık yedi sekiz sene önce benim kızım, ortaokuldayken üniversite yıllar içi kendisine bir eğitim sigortası satın almıştım ve kendi bütçemden arttırdıklarımı oraya yatırıyorum.

Başka yatırımları da oluyor insanın. Diğer yatırım enstrümanlarla karşılaştırdığımızda yirmi otuz puan daha yüksek bir reel getiri sağladığını gördüm. Çünkü biz direk devlet tahvili, hazine bonosu alıyoruz. Bankaların sattığı gibi devlet tahvili hazine konusuna endeksli bono satmıyoruz. Bize parasını yatıran sigortalıların, sigorta ettirenlerimiz bizim girdiğimiz ihalelerde devletten o hisse senedini alıyorlar. Böylelikle devletin verdiği enflasyon üzerindeki kazancın tamamını onlara aktarıyoruz. Sadece masraf kesintilerini yapıyoruz. O da çok cüzi, gerçekten cüzi. Bizim örneğin eğitim sigortamız da elde ettiğimiz, bize ödenen her 100 liralık primin 95 lirasını biz direkt yatırıma yönlendiriyoruz. Aslında hem elde etme maliyeti hem komisyonlar açısından bizim için karlı bir ürün değil. Ama ben kendimden biliyorum. Ben bir müşteriyim bir iki yıl içerisinde dolacak ve kızım da üniversite masraflarını çok ciddi bir kısmı oradan çıkacak. Ben mesela şu an oturduğum ilk evimi hayat sigortası ile aldım. Yani hayat sigortası da yaptım, birikimle aldım. Yani o yüzden bunları gördükçe insanlar daha çok inanç artacak.

Ama ben zorlayıcı şeylere inanmıyorum. Yani hele biz Akdeniz kanı taşıyoruz. Hayat sigortası mesela zorunlu olmasına, tamamlayıcı sağlık sigortasının zorunlu olmasından, BES’in zorunlu olmasına her zaman karşı çıktım. Kesinlikle ve kesinlikle Türk halkı yapmamaya yöneliyor. Bugün Türkiye’de zorunlu trafik var. Yıllardır var. Türkiye’de araç sayısının sadece üçte ikisi trafik sigortasına sahip. Üçte biri yine kaçak. Yani örneğin bugün zorunlu deprem sigortası var. Evlerin yüzde 40’ı sadece zorunlu deprem sigortasında. Yani demek ki ne oluyor? Elektriği de oraya bağladık, suyu da oraya bağladık. Elektrik işlemi yapmaya gittiğinizde bile zorunlu deprem sigortası soruyorlar. Yine de yüzde 40’a yükselebiliyor. Ama bugün BES’in 15 yıllık artış trendine baktığınızda zorunlu olmadığı için zorunlu trafikten daha fazla ilgi var. Yani insanlara bunun iyi bir şey olduğunu göstermemiz, kazancı ortaya koymanız doğru bir servis, doğru bir hizmet, doğru insanı oraya göndermesi, doğru acentelerle çalışmanız önemli.

Acente eğitimlerine de çok önem veriyoruz. Sadece direk satışı örgütü değil, bankasürans eğitimine de çok önem veriyoruz. Şekerbank ile çalışıyoruz. Bütün bunları bir de etik değerler üzerine yansıtırsanız, bir de müşteriyi dinlemeye başlarsanız hem satarken hem de sattıktan sonra. Mesela bizim bir şirketimizde bana bağlı bir müşteri avukatla bölüm var. İsmi müşteri avukatlığı. Yani oranın yöneticisi herkesle müşterinin hakları için çata çat tartışmaya girer. Sanki zannedersiniz ki müşterinin avukatı gerçekten avukatı. Ama öyle olmak zorundayız. Biz de müşterinin hakları korunmak zorunda. Şirketin zaten avukatları var. Bütün bu yaklaşımları bir araya getirdiğinizde gerçekten şu an ayda 7 8 bin poliçe satan, yılda yüz binin üzerinde poliçe satan ve portföyünde de üç yüz dört yüz bin müşteriye ulaşmış bir şirket ortaya çıkıyor. Bu rakamlar gerçekten çok önemli. Şu an son Birlik verilerine göre birikimli hayatta Türkiye’de ikinci sıraya çıktık.

Nerelerde büyüdük? Ama tabii bu biraz aldatıcı. Onu da biliyoruz. Çünkü kredi hayatlar çok azaldı. Ekonomi çok iyi durumda gitmiyor, inşallah krediler artar, ekonomimiz daha iyi duruma gelir. Biz üçüncülüğe, dördüncülüğe çıkarız, zamanla ikinciliğe çıkarız. Çünkü Türkiye ekonomisini zor durumda olması, bunlardan yararlanmak pek yakışık alacak bir hareket tarzı olmaz. Ama yine de baktığımızda işlerimizin gerçekten iyi gittiğini düşünüyorum. İnşallah Türkiye ekonomisi daha da iyi duruma gelir. Avrupalılardan biraz daha farklı hale geliriz. Orada işler çok zor. Hollanda’ya çok sık gidip geliyoruz. 16 milyon nüfus var. Herkesin beş altı tane poliçesi var. Yedinciyi satamıyorlar artık. Türkiye ise seksen dört milyon nüfusa sahip. Yaş ortalaması 24 25. Potansiyeli çok yüksek ve poliçeleşme oranı binde bir bile değil. Böyle baktığımızda asıl potansiyel burada. O yüzden yabancılar da buraya yatırım yapmak istiyor. Ben bu sektörün geleceği için birden bir patlama beklemiyorum 26 yıldır olmadı ama bu sektörü geleceğin çok iyi olacağını düşünüyorum. Yani pozitif olarak. Yani sadece bu sektörün değil, elementer sigortacılığın da geleceğinin iyi olacağını düşünüyorum.

Bankaların sigorta sektöründe poliçe kesmesi Acenteler bazında çok farklı yankılanıyor. Pek sevilmiyor. Ama şimdi baktığımızda bankalar sigortayı bilmeyen, sigortayla insanları tanıştıran ilk kurum diyebiliriz. Aslında zorunlu olarak tanıştırıyor. Ama şöyle bir gerçek var. Yaptıkları artık ne kadar doğru? Bankalardan poliçe kesildikten sonra sigortalı bir daha poliçe kesmiyor. Aegon’un bankaların sigortacılığı konusunda düşüncesi nelerdir? Ya da bankalar başka bir şekilde sigortalı ile buluşturulabilir mi?

Ben şöyle söyleyeyim, iyi yapıldığında aslında her kanal bence sigortacılığa çok katkı sağlıyor. Acente arkadaşlarım var. Benim yetiştirdiklerim var. Ben biraz daha gönül olarak acentelere yakınım. Onu baştan söyleyeyim. Brokerlere, acentelere yakınım. Bankacıların yaptığı birtakım davranışların sektöre zarar verdiği iddiasında oluyor acenteler. Ama acenteler de zarar verebiliyor, şirketler de zarar verebiliyor.

Önemli olan şu şey şu aslında mevcut pastayı kavga ederek mi paylaşacağız? Bu mevcut pastayı büyütecek miyiz? Benim tüm gördüğüm problem bu. Şimdi bir kere Türkiye’de biz tablet kullanıyoruz, çok ileri teknolojiler kullanıyoruz. Internet üzerinden satışlar var. Fiyatları karşılaştırıyor, web siteleri var ama ben naçizane biraz daha farklı bakıyorum. Türk insanını yakından tanıdığım düşünüyorum. Türkiye’de insan profili bu olduğu sürece sigorta satışında insana ihtiyaç olacak. Evet ben bunu düşünüyorum. Çünkü ben elli iki yaşındayım şu ana kadar sigorta ihtiyaçlarımı internet üzerinden karşılamadım. Çok rahat olabilir, çok kolay olabilir, daha ucuz olabilir, daha avantajlı olabilir. Ama sigortanın sadece satın alım hali yok. Çok önemli bir hali daha var ki, asıl sigortacılık orada başlıyor. Tazminat hali. Siz başınıza risk geldiğinizde internet satış kanalının müşteri temsilcisini telefonla arayıp ona Chatbox’tan bir şeyler yazıp ya da görüntülü konuşmayı mı, beklersiniz? Yoksa şuradaki acentenin kapısını çalıp “Abi benim evde şöyle hasar oluştu, bir gelip bakar mısın?” ya da “Bir eksper gönderir misin?” demeyi mi beklersiniz?

Ben acentelerin serzenişlerine daha yakın bir şirket yöneticisiyim. Bizim de dört yüze yakın acentemiz var. Onların her birini, üçer dörder çalışanı olsa bin beş yüz, bin altı yüz kişilik bir çalışan kitlemiz var. Ama bizim bankasüransımız da var. Şekerbank. Bizim internet kanalımız da var. Oradan kredi hayat satışı yapıyoruz. Çok da ucuza kredi hayat satışı yapıyoruz. Ama oradan kredi araç satışı yaparken bile acentelerimize diyoruz ki referans ver müşterin buradan kredi hayatı alsın ama sana komisyon ödeyeyim diyoruz. Acentelerle birlikte elektronik satışı yapmaya çalışıyoruz. Ya da örneğin tablet satışlarını, acentelerimiz de tablet kullanıyor.

Mesela bizim çok enteresandır biz diğer şirketlerden farklı olarak kendi yapısına x, acentelere, başka bir şeye bankasüransa başka bir şey kullanmıyoruz. Her biri bizim için satışta eşit acenteler de çok önemli. Biz acentelere tablet veriyoruz ve yaptıkları satışları tablet üzerinden girmelerini istiyoruz. Orada da çok zorlandık. Çünkü acentelerimiz de biraz benim yaşlara yakınlar bir parça da teknolojiden uzaklar ve teknolojinin onlara zarar verdiğini düşünüyorlar haklı olarak. Çünkü internet üzerinden yapılan satışlar ekmeklerinden ediyor onlara göre. Ama biz ilk altı ay, bir sene çok zorlandık tablet kullanırken. Şimdi ise tableti ne zaman göndereceksiniz diye arıyorlar. Çünkü alışınca satışı kolaylaştırdığını görüyorlar.

Bence herkes kendi sınırları içerisinde hareket etmeli. Bizim gibi bir yaklaşım biçimi çok doğru. Her satış kanalı her ürünü satabilir şeklinde yaklaşmıyoruz. Biz Şekerbank’tan belli ürünleri satıyoruz. Acentelerimizde her şeyi satıyoruz. Direk satışı örgütümüzde her şeyi satıyoruz. Çünkü bankacı sigortacılık yaparken müşterisine dönüp mevduat, fon, repo satarken bir de yanında sigorta satıyor. Evet biz bankacılıktaki arkadaşlarımıza da koçları atıyoruz. Çok eğitimler veriyoruz. Doğru satış yapmalarını istiyoruz.

Ama eğri oturup doğru konuşalım. Bankacılığın asıl işi sigortacılık değil, bankacılığın tali işi sigortacılık. Bankacılar çok iyi sigorta satıcıları değiller. Bankacılar iyi satamadıkları gibi bence aynı zamanda tazminat doğduğunda da hemen o işi alıp kardeş şirketler olan kurumlara plase ediyorlar. Acenteler kadar ilgilenmezler. İlgilenmeleri mümkün değil. Çünkü o banka köşesinde oturan, bankasında oturan kızcağızın on bin müşterisi var. Acentenin sadece toplamda bin müşterisi var. Şimdi hangisinde ilgi alaka daha iyi?

Tabii şimdi böyle baktığımızda kredi hayatı bankacılar satmalı kesin. Yani bundan öte bir köy yok. Ama satarken de en iyi tavsiye ile, en doğru ürünü en müşteriye yapılacak şekilde ve mevzuatın söylediği gibi zorla değil, kafasına vura vura değil, gerçekten iyi bir ürün satarak her yıl da yenilemesini takip ederek.

Öyle davalar var ki ben hukukçu olarak biliyorum, ilk yıl yenilemesini yapmışlar. İki üç yıllık bir kredi. İkinci yenilemesini yapmamış. Bankacı takip etmemiş. Çünkü ilk yıl komisyonunu almış. Gerisini umursamaz. İkinci yıl ürün çekilip çekilmediğini adam bilmiyor, takip etmemiş. Vefat ediyor, sakat kalıyor. Banka diyor ki krediyi öde. Adam poliçem var diyor. Kaç tane böyle açılmış dava var? Peki size sormak isterim. Kaç tane acente yenilemeyi kaçırır? Sonra takip de çok önemli. O yüzden bankacılar banka sigortacılığı denilen kavramı yapacaklar. Acenteler ise tüm sigortacılığı yapacaklar.

Ben acentenin hiçbir zaman öleceğini düşünmüyorum. Bankaların acentenin rakibi olduğunu da düşünmüyorum. Müşteri bulmada, potansiyel yaratmada kesinlikle çok ciddi rakibi. İlk satışta çok ciddi rakibi ama servis de hizmet kalitesinde tazminat da ve takipte kesinlikle rakibi olamaz. O yüzden biz de banka sigortasına böyle bakıyoruz. Bizim sepetimizde de yeri var. Çok iyi satışlar da yapıyoruz ama asla acentelerimizi küstürmüyoruz. Örneğin bankaya daha avantajlı ürünler sunup da acenteye daha az avantajlı ürünler sunmuyoruz. Böyle bir yapımız yok. Bankaya ne veriyorsak acenteye daha iyisini veriyoruz. Banka zaten müşteri buluyor. Acente hem müşteri bulmakta zorlanıyor hem de daha kötü ürünü satmak zorunda kalırsa o acentenin müşterisi iki gün sonra Şekerbank’a gittiğinde “İyi de Aegon’un böyle bir ürünü varmış”. “Bak Şekerbank da daha avantajlı.” “Sen niye bana bunu sunmadın?” dediğinde, ben de o ürün yok ki derse, acente bana nasıl güvenecek? Biz sınırlı bir şekilde bankasüransın doğru olduğunu, bankacılık ürünleri portföyü çerçevesince ama her türlü ürün oradan satılmasını çok doğru olduğunu düşünmeyen bir yapımız var. Genellikle de iptal oranlarına da baktığınızda banka sigortasından satılan BES’ler, banka sigortalarından satın hayatlar, banka sigorta içinden satılan trafik sigortaların iptal oranları bile çok daha fazla yüksektir. Hatta bankalar en diptedir. İkincisi internet web gelir. En son acenteler çünkü acenteler takip eder.

Metaverse kavramı gittikçe herkesin kulağında olan bir kavram haline geldi. Kimi çok mantıklı buluyor. Kimi biraz daha uçuk bir hayal olduğunu düşünüyor. Aegon olarak Metaverse’de bir dükkân açma fikriniz var mı? Ya da avatarlar için hayat sigortaları veya onlara yönelik bir sigorta teklifleri için düşünceleriniz ve planlarını nelerdir?

Uçuk gibi gözükse de her güzel şey uçakla ve hayalle başlıyor. Metaverse’ün bir anda patlayıp daha sonra sönecek bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Oraya doğru gidiyoruz ama hatırlar mısınız bilmiyorum Metaverse’ü kuran Facebook ve Facebook’da aslında daha önce bu dükkanlar açıldı. Böyle alışverişler yapıldı, sigortacılık da, oraya yöneldi. Ama ben birkaç firmanın daha çıkması gerektiğini düşünüyorum. Ben Metaverse fikrine ve geleceğin sanal alemine kesinlikle inanıyor ve geleceğin oraya doğru gideceğini biliyorum. Ama Metaverse olarak devam ederler mi ona güvenemiyorum. Çünkü Facebook’ta da çok yanlış işler yaptılar. Burada da çok yanlış işler yaparlar mı? Kişisel verileri ne kadar korurlar? Avatarları ne kadar korurlar. Yani ben ekibe güvenmiyorum. Fikir ama çok güzel bir fikir. Yalnız tabii bir şirketle dünya olmaz. Rakip şirketlerin de çıkması lazım. Yani Facebook bunu yapıyorsa Google’ın da yatırım yapması lazım. Apple’ın da yatırım yapması lazım.

Yurtdışında Aegon’un bu tip hazırlıkları var. Türkiye’de bizim şu an için yok. Ama bekle ve gör eşiğindeyiz. Biraz da biz günlük hayata dokunan dijital teknolojileri kullanma yönündeyiz. Sanallıkla hayat sigortacılığı bağdaşır mı? Gideceği yönün orası olacağını düşünüyorum. Yani mesela ben burada bu yorumu yaparken kendimi Dede Korkut gibi hissediyorum. Çünkü gerçekten buna hayır derseniz çok komik bir şey söylersiniz. İnsanların sosyal medyada geçirdikleri vakte baktığımızda güncel hayatlarından fotoğrafları oraya koyup, yedikleri yemekleri, içtikleri kahveleri, gezdikleri mekanları koyduklarına baktığınızda burada potansiyel bir iletişim geleceği olduğunu görüyorum. Bunu sanal aleme döktüğünüzde kişiyi de Avatar ile ortaya koyup, Avatarla toplantılara katılıp, Avatar ile birtakım eğitimler alma fikri bence çok güzel bir fikir. Yani aynı anda ofisinizde oturup aynı anda Avatarınız başka bir yerde olabilecek. Devletler buraya yatırım yapmaya başlıyorlar ama umarım bunu eski Facebook yeni meta ekibi  iyi değerlendirir.

Sigorta da burada yerini alacak. Aegon Türkiye olarak planımız yok ama Aegon bu işe girmeye başlayıp teknik alt yapıyı oluşturursa, çünkü ilk para çok harcanması gereken para oluyor. Burada da bize ayrılan sermayeyle biz Türk halkına yararlı bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Onlar Metaverse’e girsin bize de bir dükkân açsınlar. Biz oraya hemen hızlıca adapte oluruz ama inanıyoruz. Yani orada sigorta satılacağına da inanıyoruz. Avatarların sigortalı olacağına inanıyoruz.

Biz tableti Hollandalılardan önce kullandık. Programlara Hollandalılardan önce kullandık, ödül aldık. Yani Türkiye olarak iki yüz yıllık bir sigorta şirketinde ilk tablet kullanıp kağıtsız satış yapan ülke biz olduk. Yani biz aslında öncü bir şirketiz. Belki Metaverse’de Hollandalılar dan önce gireriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir